Novel

01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42
23.09.2010 00:32:02

 

Kızlar! Renk renk yağmurluklarınızla, çizmelerinizle ayrıcalıklı çocuklar olduğunuzu bilmeniz gerektiğini düşünüyorum. Herkes kaderini yaşıyorsa, tüm kalbimle söylüyorum, hayatın sunduğu olanakların en iyisini yakalamış durumdasınız.Sıcacık bir ev, iyi okullar, iyi arkadaşlar, güzel çikolatalar, leziz yemekler, pastalar.....her şey var size. Ya olmayanlar ne yapsın? Affetmem sizi, nankörlük ederseniz, olmadık şeylere isyan ederseniz. Küçüklüğümde çok şımartılmışım ben, hiç ayarım yapılmamış, şimdi sizlerle daha iyi anlıyorum ki evlat uğraşmak, iğneyle kuyu kazmak demek ama benimle hiç uğraşılmadığını, hep kolaya kaçıldığını anlıyorum. Onsekiz yaşımda, araba, kürk, mücevher gibi şeyler sunulacağına keşke kişiliğimin zamanında kuvvetlenebilmesi için birşeyler yapılsaymış. Zira kişiliğimiz bence en değerli hazinemiz. Başka nedenlerim de varmış benim, bilincim yarı açık gibiymiş, öylesine hızlı dönen bir çarkın dişlerine takılmışım ki, yaşamın tüm detayları kayıp gitmiş gözümün önünden, yakalayamamışım ama şanslıyım ki her şeyi hafızam benim için biriktirmiş, saklamış ve işte bugün bana çok yardım ediyor. Şimdiye kadar her defasında yalnız bırakılmışım ve her defasında büyük bir mücadeleyle kendim bir çıkış noktası bulmuşum.

Sizin de karşınızda sürekli stresli, enerjisini evine değil de ya eski ailesine ya da arkadaşlarına vermeyi tercih eden, evlatlarıyla oturup sohbet etmeyi adeta kaçılması gereken bir durum gibi gören bir babanız olsaydı durum ne olurdu? Tahmin etmek bile istemiyorum. Aslında babamı yargılamıyorum fakat koyu bir şekilde eleştiriyorum, daha değişik davranabilirdi bizlere ama o bu yolu tercih etti. Manevi öğretileri çok kuvvetli, ortaokul mezunu fakat on tane üniversite mezununu köşeye sıkıştıracak kadar kendini yetiştirmiş bir insanın kendi, asıl ailesinden uzak durması gerçekten büyük şanssızlıktı bizler için. Bazen hayrete düşüyorum ki bugün Türkiye’nin en başarılı profesörlerinden biri olan dayınız nasıl başardı bu kadar hayatı? Gerçi başarısından dolayı hep en çok onunla muhattab olurdu babam ama yine de inanıyorum ki Tanrı vergisi özel bir enerjisi vardı dayınızın. Çok severim canım abbiş’imi ben, zira çocukluğumda ihtiyacım olan enerjiyi en çok ondan alabiliyordum, küçük abbişle de aramız iyiydi fakat Ali dayınız babalıkta yapıyordu bana; adeta, her sorunum onun omuzlarındaydı. Bir gün ona da ağır gelmeye başladığımı anladım, haklıydı. Artık hayatında yeni bir dekorasyon vardı ve ben bu dekorasyona hiç yakışmıyordum, artık ona yük olma gibi bir lüksüm yoktu benim, zira kelebek gibi bir kızı, zeytin gözlü bir oğlu ve sevgili eşi ‘Frigo’su vardı. Enerjisini onlar için harcasaydı çok daha iyi olurdu. Umarım onları acele etmeden, sakince oturup dinler. Bizim ailede tuhaf bir ‘acelecilik’ var, sanırım babamdan geçme bir alışkanlık. Annemle, babamla, dayılarınızla birlikte oturup sohbet ettiğimizi hiç hatırlamıyorum. Babamın işleri ve büyük ailesi, annemin durmadan peşinden koşturup durduğu biricik eşi, ağabeylerimin de hep dışarda işleri vardı. Küçük dayınız şimdi huzuru bulmak adına, çocuklarını bir yana bırakıp kendini başka bir kadının kollarına atmış durumda. Ali dayı, hastalarına ve evine ancak yetişebiliyor, nene ve dedeniz kah Ataşehir’de, kah Heybeliada’da......ve işte ben, sizin anneniz......sizin yanınızda, alışkanlık haline gelen aceleci davranışlarımı tam anlamıyla üstünden atmaya çalışarak size daha fazla konsantre olacağıma söz veriyorum. Benim yaşadığım kaybolmuşluğu yaşamamanız için belki de tahammül gücümü de zorlasam da yine de yılmadan yanınızdayım.