Arabamla onu evinden aldım ve doğruca Bebeğin yolunu tuttuk. Arabayı her zaman park ettiğim otoparka yıkanmak üzere bırakıp yürümeye başladık. Bebek sahili, son zamanlarda çarpıcı olaylara tanık oluyor. Her şeye rağmen yürümek, nefes almak için ideal. Bebeklik yıllarınızda çok sık geldiğimiz çocuk parkıyla, şu anda yıkılmış olan o derme çatma çay ocağıyla, romantik ve heyecanlı bir yer Bebek sahili; doğrusunu söylemek gerekirse. Bugün de nemli havaya rağmen adeta kaderin kuvveti atmıştı bizi oraya, ‘ size ev işlerinden daha enteresan bir şeyler sunacağım’ diye! Tam Kuruçeşme’ye varmıştık ki arkamızdan birinin ‘affedersiniz!’ demesiyle durduk. Uzun, dalgalı saçları tepede ve yandan toplanmış, gümüş küpeleri, kırmızı free-bag’i, midi ve biraz eskice, bele oturan paltosuyla, söylediğine göre küpesiyle, sakalı arasında sıkışıp kalmış erkek-kadın arası, travesti diyecek gibi oluyorum zira koyu kırmızı bir ruj sürmüş; Bir insan, hatalarıyla, duygularıyla, düşünceleriyle gerçek bir insan.............bize şu soruyu soruyordu kendinden geçmişçesine’ kadınlığınızdan memnun musunuz?’ Donmuş kalmıştım, arkadaşımın söze atılmasıyla kendime geldim. ‘evet..tabii!’ dedik ikimiz birden. Karşımızda duran kaşı, gözü güzel, sakalları, bıyıkları normal bir erkeğinki kadar olan bu zavallı iç sızlatan bir tavırla ‘ sevgi istiyorum, sevilmek istiyorum, erkekler peşime takılıp benimle yatmak istiyorlar!’ diye sözlerine devam etti. Kaçsamıydık, cevap mı verseydik, ikimiz de ne yapacağımızı şaşırmıştık. Birden bir şeyler söylemek geldi içimden, bazen benim Meryem Ana’lığım tutar ya işte o an yine öyle oldu. Onu anladığımı hissederek ‘ Bak! Dedim ‘ Hayat senin! Nasıl mutlu oluyorsan öyle yaşa!’ Aslında bu cümlenin yeterliliği ve doğruluğu çok tartışılabilir zira yaşamı gerçekten başarmak için, gerçek doğruyu bulmak için mücadele edebilmenin şart olduğu bir dünya burası, fakat ne var ki, benim o beyefendiye söylediklerim ona yetti, gözlerinin içi gülüyordu, bana dualar etmeye başladı ve sevinçle yanımızdan uzaklaştı....içimiz burkulmuştu, acımıştık ve sonunda kendi gerçeğimize dönebildik. Olaylar, hele çocukluk yıllarında yaşananlar çok önemli, Geothe’nin bir sözü var ‘ KİMSE, ÇOCUKLUK ANILARINI SİLDİĞİNİ SANMASIN’ ....evet...yaşanan deneyimler, etkileşimler sonucunda ruh ve beynin veya beynin çok önemli bir bölümü, korkulu rüyası, bilinçaltının görebileceği en ağır hasarlardan muzdarip bir vak’a diye karar verdik. Umarım Nisa suresi 15. ayeti okumak fırsatını bulur. Keşke asıl kişiliğine geri dönebilse, işte o zaman başlangıcı olurdu gerçek hayatının, aradığı gerçek sevgiyi o kendi asıl kişiliğinde bulabilirdi.....zor ama neden olmasın, hem de çok şık olurdu...insanın kendi kişiliğinin yolculuğuna çıkabilmesi için dağlara, ormanlara tırmanması gerekmiyor, kendiyle baş başa kalabilmesi yeterli bence....yürüyüşümüzün sonuna yaklaştığımızda, geçen yıl, Mısır Konsolosluğunun önünde, yine Yıldız’la birlikte şahit olduğumuz, bir kovboy filmini andıran, kurşunların havada cirit attığı o günü hatırlıyorduk. Köpeğiyle önümüzde yürüyen genç bir adam, caddenin karşı tarafından gelen kurşunların etkisiyle kanlar içinde yere yığılmıştı, zavallı köpeği adeta çıldırmış vaziyette yere yığılan sahibinin etrafında dört dönüyordu, herkes sanki film seyrediyormuşçasına öylece kalakalmıştı. İnsan hayatı, böyle bir durumda seyirci kalacak kadar ucuz muy du? Hemen bir araba durdurabilmek için harekete geçmiştim. yaralı genç adamın arabaya bindirilebilmesi için diğer insanlardan yardım istemiştim. Ve sonunda içimizden birkaç kişi delikanlıyı arabaya koydu ve araba uzaklaşırken bir kişi de zavallı köpeğe sahip çıkarak parka girdi ve orada bir banka ilişmişti.. Gerçekten berbat bir olaya tanık olmuştuk o gün, kendimizi güçlükle çay ocağının önündeki banka atıvermiştik. Birer çay söylemiştik, elimiz ayağımız titriyordu. Zavallı köpeğe sahip çıkanlar meğer yaralanan delikanlıyı tanıyorlarmış. Daha sonra öğrendik ki delikanlı kurtarılamamış. Tanrı’dan rahmet dileyip, birileri için bir şeyler yapmanın verdiği vicdan rahatlığıyla bir daha Bebek sahilinde yürümemeye karar vermiştik ki ne mümkün.....bu yıl yine Bebek-Kuruçeşme parkurunda, hoş sohbetlerine doyamadığımız Bebek yürüyüşlerinden birini yapıyorduk, işte bugün....Bebek sahili o kadar muhteşem ve vazgeçilmez ki, İstanbul’ un en güzel yerlerinden biri....orada yürümek, koşmak, parkında oturup denizi seyretmek kaçınılmaz. SENİ SEVİYORUZ; BEBEK! Eminim, Bebek yürüyüşleri hiçbir zaman bitmeyecek ve kim bilir daha neler yaşanacak orada................