Gri bir pazartesi sabahı.....ve ben size yazabilmenin mutluluğunu yaşıyorum.
Bugün okullar açılalı dokuz gün oldu. Sabahleyin babaanneniz Veco’nun sizin için Almanya’dan getirdiği horozlu saatin ötmesiyle kendimi havada buldum. Uyandığımda hava karanlık ve evimiz soğuktu. Hafif iç geçirerek, bir ingiliz mağazasından alınmış somon rengi , saten sabahlığımı giydim ve odamdaki ebeveyn banyosuna yöneldim. Ellerimi ve yüzümü yıkarken ne düşündüm biliyor musunuz? Parmaklarımın arasından akıp giden suyun ılık olduğunu hissetmek galiba bir lükstü. Çünkü, bir köy kızı olan annem, köyünde sabahları soğuk sularla el, yüz yıkamanın ne kadar itici olduğunu defalarca anlatmıştı. Bunca lükse rağmen, annem benden daha dayanıklı ve güçlü görünüyordu. Ne de olsa eski toprak!